26 Ocak 2013 Cumartesi

Lakers Gündemi #3


Geçtiğimiz günlerde söz verdiğimiz gibi Lakers yazısıyla karşınızdayız. Hazır son maçların çoğunu izlemişken de bana kaldı yazı. Malumunuz Lakers'ta işler hiç yolunda gitmiyor ve şampiyonluk hedeflenen bu sezonda play-off dışı kalma ihtimalimiz kuvvetle muhtemel. Peki neden böyle oldu?

Aslında bu sorunun cevaplarını önceki yazılarımızda da vermiştik. Değişen pek bir şey yok. Birlikte oynamaktan pek de zevk almıyor gibi duran, savunmayla yakından uzaktan ilgisi olmayan ve bitse de gitsek havasındaki bu takımın şu hali hepimize acı veriyor. Lakers en kolay gözüken maçlarda bile rakibe teslim oldu ve şu an 18-25'lik çok kötü bir dereceye sahip. 2012'nin sonlarına doğru olumlu sinyaller vermiştik aslında. Özellikle Staples Center'da kazanılan Knicks maçı sonrasında "İşte şimdi geliyoruz." yorumlarını yaptık. Fakat 2013 facia geçiyor bizim için.  3-10'luk derecemiz var 2013'te ve çatlaklar iyice belirginleşmeye başladı.

Baştan başlayalım. Koç D'Antoni'ye karşı Gencolar'da Eren'le benim tavrımız malumdu. Şu ana kadar D'Antoni'nin yapmasını beklediğim her şeyle ne yazık ki karşılaştık. Takımın kontrolünü kaybetmiş gibi gözüküyor. Bu kadar büyük egoları idare etmek büyük iş. Onun altından kalkabileceği bir iş değildi nitekim şu ana kadar da bana göre kalkamadı. Savunma performansımız giderek düşüyor ve hatta dibe vurdu. Hemen her takımdan 100+ yeme potansiyeline sahibiz. Burada tabii ki oyuncuların da suçu büyük ancak koç da pek faydalı olmadı.

Bir diğer konuda sürelerin dağılışı. D'Antoni geldikten sonra performansı yükselen Jamison ve Meeks sırayla kesiği yediler. Benchin en önemli 2 oyuncusunu neden gözden çıkardı ben bir anlam getiremedim. Formda ve mücadeleci Hill'e süre verip Jamison'ı kesti açıklamalarına katılabilirim. Ancak sahada Duhon varken Meeks'in maçı benchte izlemesi beni çok şaşırttı. Sene başından beri süre almasını beklediğim Earl Clark son sakatlıklar olmasa büyük ihtimal benchte çakılı kalacaktı. Clark demişken aldığı sürenin hakkını fazlasıyla veriyor. Yürüyedursun...

Bir kez daha diyorum ama bu takımın koçu bana göre Phil Jackson ya da D'Antoni'den daha tecrübeli bir isim olmalıydı. Takım psikolojik olarak ağır darbeler aldı ve koçun bu işi şu ana kadar kotaramadığı çok açık. Tecrübeli bir koç olsaydı üst üste bu kadar mağlubiyetlerin alınmayacağı iddiasındayım. Şu saatten sonra bir koç değişikliği gelmesini beklemiyorum çok ekstra bir sıkıntı olmadıkça ama P-Jax olayında keşke işi ego savaşına dönüştürmeseydik. Anladığınız üzere benim gözümde şu takımın koçu Phil Baba olmalıydı.

                             

Madem yukarıda rotasyon, sakatlık dedik oradan devam edelim. Bu sezon bir lanet var üstümüzde bu açık. Büyük dörtlümüz -yanlış olmasın- sadece 10 maçın tamamında beraber oynayabildi. Nash zaten sene başında bir gitti bir daha uzun süre göremedik. Dwight da beli yüzünden %100 değilken bir de üstüne son maçlarda omuz sakatlığı çıktı. Gasol'ün dizleri malumken bir de suratına aldığı darbeden dolayı maçlar kaçırdı. Üstüne gayet iyi bir sezon geçiren ve mücadeleye hasret olduğumuz şu sezonda yüreğini ortaya koyan Hill sezonu kapattı. Blake de aylardır yok ve ne zaman döneceği hala belli değil. Yani bir türlü bir araya gelemedik. En zorlu deplasman turnemizde bir ara sahada Duhon-Morris-Clark-Ebanks-Sacre vardı sahada. Hem de maç koptuktan sonra değil. Ürperdim resmen. Takımın bir arada oynayamaması da bir türlü ritme giremememize sebep oldu. Bu kadar yeni kurulan bir takım için çok büyük bir handikap.

Takımın ana sorunlarından biri de Dwight Howard'ın huzursuzluğunun artması. Howard'ın hücumda az kullanılmaktan şikayetçi olduğu haberleri vardı. Hatta son dönemde Lakers'la sözleşme uzatmayacağı, Lakers yönetiminin de bu yüzden onu takas edeceği haberleri bile çıktı. Saha içinde de özellikle bir kaç maç çok net olarak umursamazları oynadı Howard. Zaten fiziksel olarak %100 değildi üstüne moral olarak da çökünce Aaron Gray'den filan blok yemek gibi saçma sapan işlerde bulundu. Kariyerinde 3 kez maçtan atılmış Howard, ikisi bu sezon. Howard'ın bu çıkışı sonrası doğal olarak gözler Kobe'ye çevrildi. O da "Ben Dwight'a yardımcı olmak için elimden geleni yapıyorum, yaparım." tarzı bir açıklama yaptı. Dwight Howard'ın agresif olduğu neredeyse tüm maçlarımızı kazandık. O konsantre olunca ne kadar etkili bir oyuncu artık bunu söylememe gerek yok. Maçın içinde oldukça savunma konsantrasyonumuz artıyor, hücum akıcılık kazanıyor. Burada Nash'e büyük sorumluluk düşüyor. Bazen topu Kobe'den almalı ve Howard'ı maçın içinde tutmalı.

Top paylaşımı gerçekten çok önemli. İşler Kobe'nin zorlama bire birlerine kaldığı zaman hücumda zorlanıyoruz. Kobe'nin "Eeeeh yeter bırakın topları bana." modundan çıkması lazım. Ama burada tek suçlu Kobe değil. Takım arkadaşlarının biraz daha agresif olması lazım. Hücumda çok durağan kaldığımız dönemler var. Ayrıca topların da Nash üzerinden dönmesi herkes için daha iyi olacaktır diye söylemekten dilimizde tüy bitti. Bu kadar çok hücum silahı olan bir takımın 90 sayı civarında kalması kabul edilemez.

                                  
Tabii ki işler bu kadar kötü giderken takas dedikoduları da iyiden iyiye arttı. Yukarıda da belirttiğim gibi işlerin içine Howard da dahil oldu. Hatta bazı yerlerde Nash bile yollanıyor. Ben şu noktada Howard takasının imkansız olduğunu düşünüyorum. Keza Nash'in de takas olmayacağı bence kesin. Bir şekilde Howard'ın mutluluğu sağlanır ve sözleşme uzatıp burada kalmaya devam eder. Ancak işin diğer tarafındaki Gasol için artık takas kaçınılmaz gibi. Kendisi de yaptığı açıklamalarda yakın zamanda bir takas beklediğini söylüyor. Ne yazık ki 2 sene önceki Dallas serisinden bu yana Gasol bir kaç kıvılcım hariç çok vasattı. Son olarak sakatlandıktan sonra benchten geliyor. Performansı biraz olsun artmasına rağmen kendisi bu durumdan memnun olmadığını söyledi. Gasol'ün market değeri düşmüş durumda fakat başımızda Mitch varken her şey olabilir.

Birçok senaryo var Gasol'le ilgili. Üçlü takas senaryoları, Espn trade machine'de yapılmış takaslar filan havada uçuşuyor. Benim gönlümden tabii ki Josh Smith takası geçiyor ama bunun zor olduğunu düşünüyorum. Önümüzdeki günlerde bir değişim gelmesi kaçınılmaz gibi. Bir de ek olarak Hill'in sakatlığı sonrası Lakers'ın veteran bir uzun peşinde olduğu haberleri var. NBA yönetiminden Hill'in kontratı kadar bir boşluk talebi yapıldı. Akla gelen isimlerin başında Kenyon Martin var. Uzun rotasyonuna ufak bir takviye faydalı olabilir.

                             

Son olarak Kobe Bryant da twitter alemine geldi nihayet. Fazlasıyla da aktif ayrıca. Özellikle galibiyetlerden sonra gelen sorulara cevap veriyor. Kısa sürede 1 milyon takipçi sayısına ulaştı. Gerçi onun twitter'a gelmesiyle üst üste gelen mağlubiyet serisi var ama yine de ben onun twitter'a gelmesine sevindim. Hala takip etmiyorsanız şuradan takibe alabilirsiniz.

Bu sabahki Utah maçı bizim adımıza nasıl oynamamızın apaçık göstergesiydi. Kaybettiğimiz maçların çoğunda şu maçtaki oyunun yarısını bile oynayamadık. Böyle oynadığımız, top paylaşımını böyle yaptığımız zaman önümüzde kimse duramaz. Tabii ki Kobe'den her maç 14 asist yapması beklenemez ama Nash'in ya da onun sürekli takımı maçın içinde tutması şart. Savunmada da Metta gibi Howard gibi oyuncuların daha fazla liderlik edip takımı ateşlemesi lazım.

Play-off yolunda işimiz imkansız değil ama kabul etmek lazım şansımız çok azaldı. Hızlı bir şekilde bir galibiyet serisine ihtiyacımız var. Bunu yapabilecek potansiyele de fazlasıyla sahibiz. Yeter ki doğrularımız yapmaya devam edelim. Tabii ki dezavantajları var bu takımın ancak avantajlarımızı kullandığımızda bunları telafi edebiliriz. Önümüzde çok kritik maçlar var. Özellikle Pazar akşamı evimizde oynayacağımız Oklahoma maçı çok önemli. O maçtan çıkarılacak bir galibiyet bize bir galibiyetten fazlasını kazandırır. Oyuncuların azalan özgüvenlerini tazeler.

Dediğim gibi All-Star arasına kadar çok kritik maçlarımız var ve bunların çoğu deplasmanda. Burada sergileyeceğimiz oyun, göstereceğimiz karakter işleri netleştirir gibi. Umarım şu ana kadar ki "Bitse de gitsek." havasından kurtulur ve ayağa kalkarız.



Hiç yorum yok: