21 Ekim 2013 Pazartesi

Zor Dostum


Geçtiğimiz sezonu hiç istediği gibi geçiremeyen Beşiktaş daha doğrusu yeni adıyla Beşiktaş Integral Forex için bu sezon da çok zorlu geçecek gibi gözüküyor. Çok kısıtlı bir bütçeyle yola çıkan Beşiktaş mütevazi kadrosuyla nereye kadar gidebilecek merak konusu.

Beşiktaş'ta yaz döneminde yine çok fazla değişiklik yaşandı. Koç Erman Kunter sportif direktörlüğe getirilirken onun yerine Ahmet Kandemir baş antrenörlüğe  getirildi. Kadro da yine baştan aşağıya yenilendi. Muratcan Güler'le birlikte genç oyuncular Kartal ve Doğukan takımda tutulurken bu isimler hariç tüm kadro değişti. Beşiktaş'ın bu sezonki bütçesi ise sadece 2.5 milyon dolardı. Yani tüm bu değişim bazı takımların sadece bir oyuncuya verdiği bir miktarla  gerçekleştirilmek zorunda kaldı. Ancak buna rağmen bu para doğru kullanıldı mı derseniz bana kalırsa hayır. Kadroya yapılan yabancı tercihleri genelde kolej çıkışlı oyunculardan ve Kandemir'in eski öğrencilerinden seçildif. Iverson, Foster ve Broekhoff profesyonel olarak ilk yıllarını geçirecekler. Buckman ve Lofton ise ligimizi daha önceden tanıyan isimler. Bana göre en doğru yabancı tercihiyse kadroya en son katılan Doron Perkins oldu. Geçmişinde Maccabi ve Olympiakos gibi 2 Avrupa devinin formasını giymiş çok kariyerli bir oyuncuydu. Geçirdiği sakatlık onun kariyerini sekteye uğratsa da Beşiktaş'ta istediği sıçramayı tekrar yapacaktır. Transferin sonlarına doğru Perkins'in kucağına düşmesi belki de Beşiktaş'ın bu sezonki en büyük şansı oldu. Yerli olarak ise Caner Topaloğlu, Mehmet Yağmur, Gökhan Şirin, Tomislav Ruzic ve Mehmet Şanlı kadroya katıldı.

Kadro mühendisliği konusunda bana göre çok büyük yanlışlar yapıldı. Öncelikle son ana kadar belki de en net eksiklik olarak gözüken point guard mevkisine takviye yapılmadı. Belki de Mehmet Yağmur Rixos Cup'ta sakatlanmasa bu takviye daha da gecikecekti. Bu bölge için ilk etapta düşünülen Foster ve Lofton daha çok şutör oyuncular. Oyun kurucu mevkisinin basketbolda ne kadar önemli olduğunu da göz önüne aldığımızda Perkins büyük şans Beşiktaş için. Oyunun her alanına katkı verebilen aynı zamanda savunma konusunda da oldukça başarılı bir oyuncu. Nitekim geldiğinden bu yana sergilediği performans da bunu doğruluyor. Neredeyse her maç 5+ ribaunt ve asist rakamlarına ulaştı. Ayrıca Perkins sahada oldukça Beşiktaş doğru hücum edebiliyor. Kandemir'in eski öğrencileri Buckman ve Lofton transferleri de sıkça eleştirildi ve eleştirilmeye de devam ediyor. Buckman daha önce ligimizde iyi bir performans göstermiş olsa da daha sonra ağır sakatlıklar geçirdi ve henüz tam olarak toparlanabilmiş değil. Keza Lofton da iki ucu keskin bıçak gibi. Eli ısındığı zaman durdurulamaz bir oyuncuya dönüşürken diğer zamanlarda takıma zarar verecek performanslar gösteriyor. Özellikle kadroda Kevin Foster tarzı benzer hatta daha iyi savunmacı bir oyuncu varken Lofton transferi Kandemir'in eski öğrencisine bir kıyağı gibi oldu. 2 oyuncu da hazırlık maçlarından itibaren çok inişli çıkışlı performanslar gösteriyorlar.

                              

Çaylak yabancılara bakacak olursak özellikle Colton Iverson bu sezon dikkatle takip edilmesi gereken bir isim. Iverson Colarado State'te başarılı bir kariyer geçirdikten sonra draftta Boston Celtics tarafından 2. turda seçildi ve sözleşmesinde de geri dönüş opsiyonu bulunuyor. Colton müthiş bir ribauntçu ve savunmada da ortayı iyi kapatıyor. Ayrıca post oyunu da yaşına ve tecrübesine göre hiç fena değil. Iverson'la ilgili 2 büyük soru işareti var ki bu onların sene boyunca göstereceği performansı doğrudan etkileyecek şeyler. 1.'si kendisinin Avrupa basketbolunu neredeyse hiç bilmemesi. En basitinden Avrupa basketbolunun can damarı olan pick&roll'leri nasıl karşılayacağını hiç bilmiyor, bu yüzden çok çabuk faul problemine giriyor. Eğer bu konuda kendini geliştiremezse kendi performansını sınırlayacak. Ayrıca pick&roll'ü iyi oynayabilen takımlar da Beşiktaş Integral Forex'e çok ciddi zararlar verebilir. Bu konuda antrenörlere büyük önem düşüyor. Bu konuda henüz kayda değer bir gelişme sağlayamadı ancak henüz çok erken. Sezonun ilerleyen dönemlerinde bu konuya ayrıca dikkat edeceğim. 2. soru işareti ise kendisinin efektif olarak kullanılamaması. Bir türlü hücumda yeterli sayıda top eline değmiyor ve uzun süre onu kullanmadan hücum etmeye çalışıyor Beşiktaş. Bu da büyük bir sorun çünkü o zaman dış adamların becerisine kalıyor iş. Bu da genelde Lofton'ın, Muratcan'ın 20 saniye topu elinde tutarak kullandıkları hücum oluyor. Bu noktada takımın dümenlerinin Perkins'e teslim edilmesi çok önemli. Böylece top Iverson'a doğru zamanda inebilir ve bu da Beşiktaş adına daha verimli hücumlar olmasını sağlar. Eğer Beşiktaş Iverson hakkında bu 2 konuyu çözüme kavuşturamazsa bu büyük potansiyelden layıkıyla faydalanamamış olacak.

Broekhoff ve Foster ise şu ana kadar beklentileri karşılayamadı. Özellikle Lofton'ın gelişinden sonra Foster gözden çıkartılmış gibi. Hatta bir ara takımdan ayrılacağı da konuşuldu. Şimdiye kadar ligde ve kupada tribüne çıkan isim de hep o oldu. Foster belki iddialı bir kolejde oynamadı ancak buna rağmen çok iyi bir performans gösterdi, çok iyi bir şutör ayrıca topa baskıyı da fena yapmıyor o yüzden bu kadar çabuk gözden çıkartılması şaşırtıcı. Kadroda Foster gibi bir oyuncu varken Lofton'a bu kadar kredi verilmesi de ayrı bir soru işareti. Broekhoff ise kurulu bir düzen içerisinde önemli görevler üstlenebilecek bir oyuncu ancak Beşiktaş'ta henüz o düzen kurulu olmadığı için şimdiye kadar kendini gösterebilmiş değil. Pozisyonuna göre çok iyi bir ribauntçu ayrıca etkili de bir şutör. Henüz istediği süreleri de alamadı ancak sezonun ilerleyen döneminde performansının artması olası. Burada yine iş Perkins'e düşüyor. Hücumları Muratcan ya da Lofton değil Perkins yönlendirirse Beşiktaş'ta işler olumlu anlamda değişecek.

             

Yerli oyunculara gelecek olursak sıkıntı artıyor çünkü yazımın başında da belirttiğim gibi kadro mühendisliğinde hatalar yapıldı. 4 numarada büyük sıkıntılar var. Gökhan Şirin'in fiziği onun bu pozisyonda oynamasını zor hale getiriyor. Ruzic ise yaşının da vermiş olduğu sıkıntılar yüzünden bu pozisyon için fazlasıyla yavaş. Bu yüzden Buckman ve Iverson'ın süreleri düşüyor ve bu da Beşiktaş pota altını daha yumuşak hale getiriyor. Diğer yerliler Muratcan, Caner ve Mehmet Yağmur ligin önemli görev adamlarından. Ancak Mehmet Yağmur şanssız bir biçimde sakatlandı ve bir süre daha takımdan ayrı kalacak. Muratcan Güler ise inanılmaz formsuz bir dönemden geçiyor. Savunmada çok çabuk geçiliyor, hücumda ise takıma fazlasıyla zarar veriyor. Her ne kadar son 2 maçta hücum yönünü biraz toparlasa da hala vasat bir performans gösteriyor. Caner Topaloğlu ise belki de şu ana kadar beklenilen katkıyı veren tek isim. Ancak onun da süreleri henüz hak ettiği seviyelerde değil.

Genel olarak değerlendirmek gerekirse Beşiktaş henüz doğru rotasyonu kuramadı. Özellikle Türkiye ligindeki yabancı sınırlaması Beşiktaş'ın doğru beşi bulmasını fazlasıyla engelliyor. Perkins ve Iverson'ın mutlaka fazla süreler alması gerekiyor ancak yanlarında kimlerin hangi rotasyonla oynaması gerektiği soru işareti. Takımın en önemli ismi Doron Perkins henüz tam olarak takıma adapte olmuş değil ayrıca fiziksel olarak da %100'ünde değil. Tam formunu bulduktan sonra çok şey değiştirecektir ancak bu noktada Beşiktaş'ı şöyle bir sorun bekliyor. Perkins Avrupa'nın gözde oyuncularından biri ve Euroleague'de ilk turlar bittikten sonra kendisine teklif gelmesi çok olası. Bu noktada Beşiktaş'ın onu takımda tutması çok önemli. Savunma konusunda da kısaların çok çabuk geçilmesi ciddi sıkıntılar oluşturuyor. Hücumun fazlasıyla tıkanması da bir başka sorun. Nitekim kaybedilen Eurocup mücadelesinde bu sıkıntıların başlarına ne gibi sorunlar açabileceğinin sinyalleri çok net olarak gözüktü. Peşinden Arroyo'suz Galatasaray'a kaybetmeleri de Beşiktaş Integral Forex adına eksi bir puan. Düşük bir bütçeyle yola çıkılmış olabilir ancak kadro mühendisliğinde daha doğru işler yapılabilirdi böylece şu an bu sıkıntılar yaşanıyor olmazdı.

Sonuç olarak Beşiktaş'ın bu sene fazlasıyla sıkıntıları var ve bunları bir şekilde çözmeleri lazım. Özellikle ligin kalitesinin bu sene daha da arttığını düşünürsek umulmadık mağlubiyetler alınabilir. Yani kısacası bu sene Beşiktaş'ın işi zor dostum, çok zor...



Fenerbahçe - Anadolu Efes


Ligler başlamadan önce bakıldığında; Efes ile başlayıp, zor şekilde geçeceğini düşündüğümüz bir maraton vardı. Geçen yazıda nelerden şüphe duyduğumu az çok anlatmıştım. Efes'in de daha iyi bir takım olacağını hayal etmiştim. Yine de bu şekilde kalmayacaklarını tahmin etmekle birlikte, beklediğimizden rahat bir bir başlangıç elde ettik.

Öncelikle biraz Efes'ten bahsetmek lazım. Planinic tükenmiş gibi oynuyor. Artık gözü kapalı yapabileceği bir iki ikili oyun dışında acınacak bir basketbol oynadı. Takımın genel yapısı da etkili oluyordur ama Khimki'yi nasıl kendi elleriyle bir kademe yukarı taşıdığını izlemiştik. Planinic'in böyle kalacağını tahmin etmiyorum. Gordon ile gerekli direksiyon paylaşımını yapamamışlar. Amerikalı oyuncuların top alamayınca yaşadığı beyin tutulmalarının bir örneğini canlı canlı izledik. Semih hakkında cümle kurup yazımı baltalamak istemiyorum. Semih'in bu kadar çok para kazanabildiği bir ortamda, tüm genç oyuncuların pembe düşler kurması mümkündür. Basketbolcu olmak için çok fazla şeye ihtiyacınız yok. 

Oktay Mahmuti, yeteneklerine güvendiğim bir koç. O'nun takımının Barac - Semih ikilisine kalması biraz şanssızlık, biraz da kendi hatası. Semih'i kendisi seçti mesela. Yerli sınırı gibi bahanelerin üretilmesi için uygun bahane değilmiş gibi gözüküyor. Barac için bir şey diyemeyeceğim. Mevcut olan bir kadronun üzerine gelmişti, olmayacak bir şeyler deniyormuş gibi gözüküyor. Yine de Jedi Osman'ın sahada duruşu Kenan'a yakın bir güven veriyor. Efes için bir seneye yakın sürede, gözle görülür bir etki yapacağını düşünüyorum. Bazı adamlar o enerjiyi size verebiliyor. Sonuç olarak, Efes çok kötü. Daha iyi olacaklardır ama gidebilecekleri noktayı pota altı belirleyecek ve o yönden bakıldığında yolları çok açık gözükmüyor.

Gelelim işin bizi ilgilendiren noktasına. Fenerbahçe maça bayağı tutuk başladı. Bunu ana sebep olarak; Kenan ve Melih'in yaptığı acemice hatalara bağlayabiliriz. Kenan'ın iki tane garip şut tercihi, Melih'in olağan heyecanı sonrasında hücumda takım olarak tıkandık. Bu noktalarda umutsuzluğa kapılmamak gerektiğini de dün bir kez daha gördük. Yine de benim canımı sıkan bir durum yok. Özellikle Kenan'ın kazanılması yolunda bu tür tıkanıklıkları yaşamanın bile bir anlamı var. Tüm sancıları, hataları, gelişimiyle birlikte elimizde yetişecek olan bir çocuktan bahsediyoruz. Gerekli gelişimleri en iyi şekilde tamamlayacağı ortamda. Maçtan sonra yaptığı ''Bundan sonra bizim, sadece konsantre olup, her dediğini bire bir dinleyip yapmamız gerekiyor. Kendinizi teslim etmeniz gerekiyor. Rahat olacaksınız ve kendinizi teslim edeceksiniz, elbet iyi yerlere gelirsiniz."* açıklama Kenan'ın neden biraz farklı olduğunu anlatıyor aslında. O yaştaki bir adam için çok fazla güveni var. ''Fazla'' kelimesini laf olsun diye kullanmadım. Biraz fazla ama ben böyle adamları seviyorum. Melih'in yaşına geldiğinde, o tür tutulmaları yaşamayacaktır.

Takımın Bo ve Emir arasındaki top paylaşımı konusunu çözmesi çok sevindirici. Bunu da bizzat Obradovic yapıyor. Salondan dikkatlice görebiliyoruz. Bo'nun biraz az top kullandığını hissettiğim her an, yeni bir komut ile topun Bo üzerinden dönmesini sağlıyor. Oyuncular çoğu zaman duymasa bile, perdeleri kendisi çağırıyor. Yine ve yüzlerce kez tekrarlanması gereken şey ise, Bo'nun yaptığı hata üzerinden Kenan'a dönüp derdini anlatması. Yaklaşık iki dakika haşladığı Kenan'a elini uzatıp ''çak'' yapabilmesi. Top paylaşımı biraz daha belirgin olduğunda Bo'nun da oyunu zevk vermeye başladı. Şut seçimlerinin hepsi doğru. Hepsi çok yerinde. Oyunun sıkıştığı yerde girdiği maçı açmasını ve sonrasında sadece savaşmasını bildi. Yaptığı işten zevk aldığı çok açık. Emir konusunda daha fazla dilencilik yapmak istemiyorum. Nazar değmesin. Lütfen.

Bojan'ın takım için büründüğü rol ve enerjisi inanılmaz. İki senedir savunmasında da gerekli gelişim oluyor gibi. Fiziği bu iş için çok ideal. Paralel hız konusunda biraz zaafları var ama o istek ve fizik ile kapatılmayacak şey değil. Hücumda aldığı sorumluluklar pota çevresinde olunca daha komple bir skorere dönüştü. Ek olarak, köşelerden potaya yöneldiği koşularını çok fazla arttırdı. Her maç kendini bir iki kere unutturup boş smaca gidiyor. Bunlar pek fazla gözükmeyen şeyler. Çok fazla ihtiyacımız olan şeyler. Bu gibi ayrıntılar maçın ne kadar içinde olduğunuzu belirler. 

İşin savunma kısmındaki dalgalanmaların en aza indiği maç da buydu sanırım. Bo'nun oyuna dahil olmasıyla gelen atletizm ve forvet ağırlıklı beş ile birlikte bir süre çok çok iyi savunma yaptık. Maçın başını da göz ardı edersek, keyif verici bir performanstı. 

Sıkıntı olarak gözüken şey Mahmuti'nin klasik alan savunması geçişine bir kaç dakika çözüm bulamamamız oldu. Salonda konuşurken, ''Kleiza olsaydı daha farklı olabilir miydi?'' diye düşünmedik değil. Alan savunmasının kör noktasında topla buluşabilecek bir Kleiza şüphesiz ki bir anahtar olabilirdi.

Bjelica bir numara olarak doğmuş bir uzun çocuk. Yaptığı bir crossover ve verdiği bir pas var ki ağzımız açık izledik. İnanılmaz bir parmak hassasiyeti var. Çok garip bir saha görüşü var. En önemlisi de inanılmaz gamsız. Bu tarz bir oyuncu için güzel özellik.

İşin özeti: Tüm salon, aylar sonra ilk kez bu kadar heyecanlı bir şekilde birlik oldu. Hep bir ağızdan ''Obradovic'' tezahüratları yükseldi. O, maçın sonunu bekledi. Bir kez daha bağırdığımızda tüm takımı parmağıyla işaret edip, yerine oturdu. 

Şimdi boyumuzun ölçüsünü daha iyi alma zamanı. Cuma günü Barcelona maçı. Ben yine gereğinden fazla umutluyum. Büyük takımlara çabuk teslim olan ortanca takım imajını yıktığımız gün olmasını diliyorum. Sadece o kadar.

*trendbasket.com'dan alıntıdır.


19 Ekim 2013 Cumartesi

Fenerbahçe - Budivelnik Kiev


Değerlendirmeye başlarken, sezonun başından biraz bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Avrupa Şampiyonası şüphesiz ki yaz planlarını aksatan bir organizasyon. Bir çok takım için sıkıntı olmakla birlikte Fenerbahçe için çok büyük bir dertti. Bunu oluşturan çok fazla etken var. Senelerdir yüksek beklenti sahibi bir takım, senelerdir oluşan hayal kırıklığı ve sürekli değişmekte olan bir 'sistemcik' vardı. ''Ne zaman F4 desek, Orhun Ene maskesiyle bekler hayat'' noktasından Obradovic'e gelinen yol şüphesiz ki hala daha hayret uyandırıyor ama fazla bulandırmamak lazım. Yeni bir sistem oluşacak ve bu sefer gerçekçi olacak. Sistem oluşacak takım çalkantıların ve yeniden yapılanmaların en sert olacağı senenin yazını böyle geçirince, dert diye adlandırılabilir diye düşünüyorum. Bunun üzerine, esaslı değişim diye adlandırdığımız şeyin başlangıcı gençlerle oldu. Bu gençlerin içine Kenan Sipahi isminin getirilmesi de umut tohumlarını -kendi adıma- arttırdı. ''Ben Fenerbahçe'nin geleceğini kuracağım.'' diyen bir Obradovic'iniz var ise tohumlar tahmin ettiğinizden de büyük oluyor zaten.

Sonuç olarak, birlikte iki kez antreman yapmış takımın Galatasaray ile ilk resmi maçını oynadıktan sonra Euroleague macerasına merhaba demek biraz tedirginlik vericiydi. Maçın özelinde konuşarak, biraz daha geniş açıdan bakmaya çalışalım.

Bu sene, geçen seneden daha büyük sancılar yaşayacağımızı düşünüyorum. Yazının başında da dediğim gibi, 'esaslı' bir sistem değişikliği bu. Kağıt üzerinde değişen tek şey pota altı rotasyonu ve Melih, Kenan eklentisi gibi gözükse de işin rengi tamamen farklı. Penetre üzerinden sayı bulmaya çabalayan, bireysel güçlülüklerle ayakta kalmaya çalışan, savunma noktasında tek top vuruşta geçilen bir takımdı Fenerbahçe. Gerekirse, Bojan'ın on saniyeye yakın top kullanmaya çalışıp, beceremedikten sonra kaldırıp şut attığı ve bazı zamanlar bu şekilde maçın içinde kalan bir takım. Gerek bu maç, gerek geçen maçlarda bunu net bir şekilde gördük ki top gerektiği gibi dolaşıyor. Savunma çoğunlukla değişmeler üzerine kurulu. Bu yüzden de sene başında 'görece' ayağı hızlı adamlar alındı. Her ne kadar bu maçta çok büyük gedikler verse de yıllardır kanayan yaramız olan ikili oyun savunmasını çözebilecek bir pota altı hattı kuruldu.

Böyle düşünüldüğünde, ilk maçın Kiev deplasmanı olması iyi bir ayrıntıydı. O toprakların takımlarından her zaman çekinmişimdir. Grubun diğer takımlarına nazaran daha kaliteli bir bütçe, az çok belli bir sistem, belirli bir sertlik beklentisi ve kağıt üzerinde bizden daha düşük bir takım. İlk maç için gerekli bütün şartlar hazırdı. Ben yine de karakterimizi biraz daha erken göstereceğimizi düşünmüştüm.

Takımın -tabiri caizse- çok darbeli, ele kola vurmalı bir savunma yapacağını düşünmüyorum. Değişmeli, bol top kaybına zorlayan, sahayı iyi parselleyen bir takım bekliyorum. Bu maçın ilk üç periyotluk kısmı öyle olmadı. Oturtmaya çalıştığımız savunma zorlu ve önümüzde çok gidilecek yol var. Bunu kabul ediyorum ama maçın içerisindeki görüntüde, Kiev'in soktuğu garip şutların da katkısı var. Direnç gösterdiğimiz her an Kiev tarafından el üstü ya da bir iki adım geri atılarak sokulmuş bir şut geldi. Sinir bozucu bir durum olarak adlandırılabilir. Kendi adıma konuşmak gerekirse, üçüncü periyotta maçın gittiğini de düşündüm. İnsan beyni biraz kalıp bir yapı. Geçen sene gördüğümüz her nokta beni buraya yönlendirmiş olacak. Böyle darbelere karşı direnç gösterebilecek bir yapımız olmadığına şartlanmışım. İşin en olumlu tarafı da tam olarak burada başlıyor.

Fenerbahçe anahtarı çevirip, boşa atmadı. Rakip Kiev bile olsa, ufak kırılma noktalarının hepsinde ayakta kaldık. Her mola dönüşü bir tepki verdik. Benim şair ruhumun okşandığı dakikalarda Twitter'a yazdığım ''Hiçbir mola bu kadar etkili olamazdı. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni'' temalı cümlemi söylettirecek molaya ise söylenecek fazla bir şey yok. Yine Twitter'dan okuduğum kadarıyla -net olarak duyamadım- Obradovic o molada, ''Nasıl yapacaksınız bilmiyorum ama daha fazla sayı yemenizi istemiyorum'' tadında bir şeyler söylemiş. Mor bir surat ve o ses tonunu düşününce bayağı sert bir cümle. Sonrası da malumunuz.

Çok çok büyük bir güç, çok büyük bir etki. Melih'in, Kenan'ın, Ömer'in, Ayberk'in, Metecan'ın üzerine bu kadar düşmesi harika. Basketbol zekası konusunda pek güven sahibi olmadığım Melih'in top sürüşünü kesip attığı şutlar, köşelerde boş kalması üzerine kurulu oyunlar sevinç kaynağı. Kenan'ın ilk Euroleague maçına ilk beş başlayabilmesi inanılmaz bir şey. Geçen sene benim adıma Euroleague'in en etkili pivotlarından biri olan ve yazı berbat geçirmiş Zoric'in gözle görülür iyileşmeleri sevindirici. Koçun Vidmar üzerindeki karar değişiminin nedeni ortada. Bo inanılmaz bir istekle oynuyor. Biraz daha fazla şut kullandığını görmek istiyorum ama son periyot koyduğu yürek sevindiriciydi. Emir tekrar, ''o sene, bu sene'' tadında başladı. Bu konuya ayrıca bir yazı yazabilirim. Bunların yanına bir sürü şey daha sıralayabilirim. Konu basketbol olunca, fazla kişiselliğe bulaşmayı sevmiyorum.

Genel olarak durum budur. Euroleague ve değişen formatından nefret etsem bile, bu sene için işimize yaradığını söyleyebilirim. Gruptan çıkmanın yeterli olacağı bu düzende, ilk ayların takım olabilmek için harika bir fırsat olduğu ortada. Bizim hazırlık dönemimiz daha yeni başlıyor. Gidilecek çok uzun bir yol var ve başımızda Zeljko Obradovic var.

Bu arada, ''Zeljko'' o topraklarda ''Muradına ermek'' anlamına geliyormuş. Güzel bir mucize.