30 Eylül 2012 Pazar

Wenger ve Futbol Aklı



Son 4-5 yılda futbol dünyasındaki en büyük tartışma konularından biri; Wenger ve Arsenal. Çocuk bakıcısı, büyük topçuları yönetemiyor, egosu büyük, cimri… Arsene Wenger için her şey dendi ama tüm zamanların en başarılı teknik direktör/menajerlerinden biri olduğunu çoğu kişi kabul eder sanırım.

Wenger Arsenal’in başındaki 16. yılına girdi. İlk birkaç senesi hariç her zaman üzerinde büyük baskı vardı ama kulüp ya da basından kimse Wenger’in gitme (gönderilme) konusunu açmıyordu bile, son 1-2 yıla kadar… Üst üste giden takımın en önemli parçaları ve yıllar geçtikçe gelmeyen kupa baskısı* ilk defa Arsene Wenger’in koltuğunun sallanmasına neden oldu ki kontratının bitmesine 2 yıl kalan Wenger’in geçen günlerde yaptığı “2 yıl sonunda başarılı olup olmadığıma bakacağım, eğer başarılı olamazsam geleceğimi değerlendirmeye alacağım.” açıklaması gördüğü başarı baskısının bir sonucu.

Her zaman göze hoş gelen futbol oynatarak çoğu insanın gönlünü kazanan Arsenal’de başarı gelmedikce oklar Wenger’e çevrildi. Bir süre sonra taraftar iyi oyun değil, başarıya bakmaya başladı. Bu yüzden normalde pek yapmadığı şeylere yönelip acele ve yanlış transferler bile yaptı.



Arsene Wenger'in en büyük artısı kulübün özkaynağını kullanma becerisi ve altyapı scouting'indeki ileri görüşlülüğü. Evet belki yıllardır kupa gelmiyor ama her sene takıma 1-2 genç oyuncu kazandırıyor Wenger. Bunun en son örneği de 2-3 yıl önce hiç umut olmayan Gibbs. Wilshere, Jenkinson da diğer altyapı kaynaklılar. Fabregas, Song, Van Persie, Diaby, Ox, Ramsey... Bu oyuncuları da çok genç yaştayken takıma kazandırdı, gidenleri de aldığı paranın katlarca fazlası bonservis bedeliyle sattı.



Arsenal’den gidenlere gelirsek; bir kısmının haklı nedenleri vardı, bir kısmı paranın peşinden giderek hata etti fakat Wenger’in de bu konuda suçsuz olduğunu söylemek yanlış olur. Gidenlere Vieira’dan başlarsak, Vieira konusunda büyük bir kumar oynadı Wenger ama kazanan oldu. Yavaş yavaş A takımda forma şansı bulan Fabregas’ın artık formayı alma vakti gelmişti ve yürek isteyen bir kararla Vieira’yı gönderdi. Bundan 2 sene sonra takımın sembol adamı Henry gitmek istedi, aynı yıl Ljunberg de takımdan ayrıldı. 2009’da Adebayor-Toure, 2011’de Fabregas-Nasri-Clichy, geçtiğimiz yaz da Van Persie ve Song takımdan ayrıldı. Henry’nin gidişini herkes saygıyla karşıladı, Fabregas yuvasına dönmek istedi ama diğerlerinde olay başarıdan çok parayla ilgiliydi. İstediği kontratları alamayan oyuncular bir bir gitmeye başladı. Wenger bu konuda tabii ki suçsuz değildi ama onun da elinden fazla bir şey gelmiyordu.



Arsenal diğer büyük kulüplerden finansal açıdan geri kalmamak için stad yenileme işine girdi. Bu ileride büyük bi’ maddi kaynak sağlayacaksa da kulübün birkaç yıl fazlaca bir borcun altına girmesi demekti. 2005-2010 arasındaki transfer politikası hep tartışıldı Wenger’in ama çoğu insan bu borcu göz ardı ediyordu. Bu yıllar içinde Arshavin dışında kimseye 15 milyon € üstünde bonservis parası vermedi. Ayrıca bonservis bazında gelir-gider’de +40 milyon € gibi bir kazanç sağladı. Aynı zamanda kendi koyduğu hedef olan CL’ye katılma amacından hiç sekmeyerek başardı bunu.



Bu kadar maddi sıkıntılara rağmen Wenger yönetimindeki Arsenal’in 15 sene içinde ligi bitirdiği en kötü sıra 4. Evet kulüp kupa görmeyeli 7 yılı geçti ve yıldızlar teker teker kaçıyor ama Arsenal her sezon kendini ilk 4’e atmayı başarıyor. Sadece bu bile Wenger’in ne kadar büyük bir akıl olduğunu göstermek için yeterli. Kendi sözleriyle anlatacak olursak; “1-2 kere 1. olmaktansa 20 sene boyunca 2. olmaya razıyım.”

*Wenger 1996 yılı itibariyle sürdürdüğü bu görevinde, 1998, 2002 ve 2004 yıllarında üç kez lig şampiyonu oldu. 1998, 2002 ve 2003 yıllarında üç kez FA Cup'ı kazandı ve 1998, 1999, 2002 ve 2004'te dört Charity Shield sahibi oldu.


Hiç yorum yok: