Bu
yazıyı “kaleme almak” için bilgisayar başına geçmem şu anda bundan daha iyi
yapacak bir şeyimin olmadığının göstergesi olsa gerek. Dün Aliço’nun LA
Gencoları’nı öğrenmesi ile birlikte blog sayfasını tekrar açtım (ve ufak bir
elden geçirme yaptım, twitter adresi falan değişmiş arada…) ve bu aralar hazır
boşken halihazırda var olan bu mecraya bir şeyler çiziktiririm diye düşündüm. Ekibin
kalanından pek umudum yok, malum herkes “çok meşgul.”
Hazır
bu meşguliyetten söz açılmışken, dün gece ve bugün karşıma çıkan iki güzel
fotoğraf ile birlikte Gencoların şu anda ne yaptığından bahsedeyim dedim. Hem burayı
okuyanlara geçmiş yazılarda yer alanlarla kıyaslama imkanı doğar, hem de bana
da güzel eğlence olur; amaç bu.
Faruk: Spor ve pazarlamayı bir araya getirerek ekipteki iki
medya devinden biri oldu. Yayın falan yapılırken yerli ve milli spor
konuşulunca sırra kadem basıyor. Hayatını müthiş biriyle paylaşıyor, aynı
zamanda iki kediye de babalık yapıyor. Kalan boş zamanını da oyun oynayarak
geçiriyor. Bi’ destek çıkın da bilgisayar alalım babaya… He bi’ de fotoğraftan görülebileceği
gibi kendisi için doğru yolu buldu, yakında celtics formasıyla görürsek pek şaşırmayız.
Buğra: Ekipteki diğer medya devi. Eurohoops’u çekip
çeviriyor, sürekli röportaj, yazı cart curt bonnnnnboş işlerle uğraşıyor. Beşiktaşla
ilgili bi’ tweet’i yürüdüğü için kendini twitter fenomeni sanıyor, gençlere öğütler falan veriyor. Ama hala bu
ekipte basketboldan en çok çakan tip olduğunu düşündüğüm için az sallıyorum. Fortnaytı
sildiğinden beri biraz daha kendine geldi, bir yılımızı yedi fortnayt fortnayt
diye diye… Bedelliyi yaptıktan sonra hayatını düzene sokacak…
İbrahim: Sinema, film, entel dantel işler devam. Okulunu
bitirdi de İstanbul’a taşındı kral, kod mod bütün gün bilgisayar başında çürüyor,
kazandığı parayı da sanat sepete yatırıyor. Hoş gerçi bu konuda borusu ötüyor
haspamın, yazı mazı yazıyor (filmloverssssss mıydı kank? :DDD). Aaa değinmeden
olmaz, de her buluşmamızda garip gurup savlarıyla bizi bizden alıyor, yok ya, direk
ağzımıza sıçıyor. Lütfen kendine gel İbo…
Doğuş: Kanada’ya gitti, “heh” dedim “bi’ vizyoner daha
varmış bu ekipte,” geri geldi… Gerçi sabahtan akşama kar küremekle olmaz bu
işler, adam da haklı. Güzelce askerden kaçıyordu, bedelli imdadına yetişti.
Faruk’la beraber çalışıyorlar, körler sağırlar birbirini ağırlıyor… İstanbul’a gittiğimde
buluşmaları bazen kolpa sebeplerle ekebiliyor (gerçi burda benim de suçum yok
değil de), neyse ki turşu tartışmasında aynı saftaydık.
Eren: Sakarya’ya gittiğinden beri yüzünü gören
cennetlik. Harbi neye benzediğini unuttum, fotoğrafı da o yüzden flu seçtim. Çalıştığı
firmada basketbol bilgisi kısıtlıymış, sahalardan bu yüzden uzak. Kendini daha
çok FUT denen batakta gösteriyor, FUT’tan keyif alınır mı ya???? Belki bi’
sonraki İstanbul seyahatinde görüşürüz, kim bilir…
x
1 yorum:
uzun zamandır bu ekibi stalklamıyordum. hiç yoksa yarım saatlik iş yükünden kurtardın. teşekkürler ege.
Yorum Gönder