1 Kasım 2018 Perşembe

Gencolara n’oldu?

Bu yazıyı “kaleme almak” için bilgisayar başına geçmem şu anda bundan daha iyi yapacak bir şeyimin olmadığının göstergesi olsa gerek. Dün Aliço’nun LA Gencoları’nı öğrenmesi ile birlikte blog sayfasını tekrar açtım (ve ufak bir elden geçirme yaptım, twitter adresi falan değişmiş arada…) ve bu aralar hazır boşken halihazırda var olan bu mecraya bir şeyler çiziktiririm diye düşündüm. Ekibin kalanından pek umudum yok, malum herkes “çok meşgul.”

Hazır bu meşguliyetten söz açılmışken, dün gece ve bugün karşıma çıkan iki güzel fotoğraf ile birlikte Gencoların şu anda ne yaptığından bahsedeyim dedim. Hem burayı okuyanlara geçmiş yazılarda yer alanlarla kıyaslama imkanı doğar, hem de bana da güzel eğlence olur; amaç bu.



Faruk: Spor ve pazarlamayı bir araya getirerek ekipteki iki medya devinden biri oldu. Yayın falan yapılırken yerli ve milli spor konuşulunca sırra kadem basıyor. Hayatını müthiş biriyle paylaşıyor, aynı zamanda iki kediye de babalık yapıyor. Kalan boş zamanını da oyun oynayarak geçiriyor. Bi’ destek çıkın da bilgisayar alalım babaya… He bi’ de fotoğraftan görülebileceği gibi kendisi için doğru yolu buldu, yakında celtics formasıyla görürsek pek şaşırmayız.


Buğra: Ekipteki diğer medya devi. Eurohoops’u çekip çeviriyor, sürekli röportaj, yazı cart curt bonnnnnboş işlerle uğraşıyor. Beşiktaşla ilgili bi’ tweet’i yürüdüğü için kendini twitter fenomeni sanıyor, gençlere öğütler falan veriyor. Ama hala bu ekipte basketboldan en çok çakan tip olduğunu düşündüğüm için az sallıyorum. Fortnaytı sildiğinden beri biraz daha kendine geldi, bir yılımızı yedi fortnayt fortnayt diye diye… Bedelliyi yaptıktan sonra hayatını düzene sokacak…


İbrahim: Sinema, film, entel dantel işler devam. Okulunu bitirdi de İstanbul’a taşındı kral, kod mod bütün gün bilgisayar başında çürüyor, kazandığı parayı da sanat sepete yatırıyor. Hoş gerçi bu konuda borusu ötüyor haspamın, yazı mazı yazıyor (filmloverssssss mıydı kank? :DDD). Aaa değinmeden olmaz, de her buluşmamızda garip gurup savlarıyla bizi bizden alıyor, yok ya, direk ağzımıza sıçıyor. Lütfen kendine gel İbo…



Doğuş: Kanada’ya gitti, “heh” dedim “bi’ vizyoner daha varmış bu ekipte,” geri geldi… Gerçi sabahtan akşama kar küremekle olmaz bu işler, adam da haklı. Güzelce askerden kaçıyordu, bedelli imdadına yetişti. Faruk’la beraber çalışıyorlar, körler sağırlar birbirini ağırlıyor… İstanbul’a gittiğimde buluşmaları bazen kolpa sebeplerle ekebiliyor (gerçi burda benim de suçum yok değil de), neyse ki turşu tartışmasında aynı saftaydık.


Eren: Sakarya’ya gittiğinden beri yüzünü gören cennetlik. Harbi neye benzediğini unuttum, fotoğrafı da o yüzden flu seçtim. Çalıştığı firmada basketbol bilgisi kısıtlıymış, sahalardan bu yüzden uzak. Kendini daha çok FUT denen batakta gösteriyor, FUT’tan keyif alınır mı ya???? Belki bi’ sonraki İstanbul seyahatinde görüşürüz, kim bilir…



Ege (bilerek buraya koydum): İki seneyi geçti, Berlin denen batakta hayatını devam ettiriyor. “Arabalarrrr” (Gencos special) niyetine ayda bir sağa sola gidiyor, ofiste oturduğu zaman da arabada datalarıyla uğraşıyor. Okulu hâlâ bitirmedi, ne sosyolojiymiş be kardeşim. Hava çok güzel olduğu için bolca oyun yayını yapıyor. Ekibin kalanı son zamanlardaki halinden ve tavırlarından şikayetçi, burnu (!) çok kalkmış öyle diyorlar. Bakalım bu yazılanlara tepki ne olacak…
x

1 yorum:

Adsız dedi ki...

uzun zamandır bu ekibi stalklamıyordum. hiç yoksa yarım saatlik iş yükünden kurtardın. teşekkürler ege.