19 Ekim 2013 Cumartesi

Fenerbahçe - Budivelnik Kiev


Değerlendirmeye başlarken, sezonun başından biraz bahsetmek gerekir diye düşünüyorum. Avrupa Şampiyonası şüphesiz ki yaz planlarını aksatan bir organizasyon. Bir çok takım için sıkıntı olmakla birlikte Fenerbahçe için çok büyük bir dertti. Bunu oluşturan çok fazla etken var. Senelerdir yüksek beklenti sahibi bir takım, senelerdir oluşan hayal kırıklığı ve sürekli değişmekte olan bir 'sistemcik' vardı. ''Ne zaman F4 desek, Orhun Ene maskesiyle bekler hayat'' noktasından Obradovic'e gelinen yol şüphesiz ki hala daha hayret uyandırıyor ama fazla bulandırmamak lazım. Yeni bir sistem oluşacak ve bu sefer gerçekçi olacak. Sistem oluşacak takım çalkantıların ve yeniden yapılanmaların en sert olacağı senenin yazını böyle geçirince, dert diye adlandırılabilir diye düşünüyorum. Bunun üzerine, esaslı değişim diye adlandırdığımız şeyin başlangıcı gençlerle oldu. Bu gençlerin içine Kenan Sipahi isminin getirilmesi de umut tohumlarını -kendi adıma- arttırdı. ''Ben Fenerbahçe'nin geleceğini kuracağım.'' diyen bir Obradovic'iniz var ise tohumlar tahmin ettiğinizden de büyük oluyor zaten.

Sonuç olarak, birlikte iki kez antreman yapmış takımın Galatasaray ile ilk resmi maçını oynadıktan sonra Euroleague macerasına merhaba demek biraz tedirginlik vericiydi. Maçın özelinde konuşarak, biraz daha geniş açıdan bakmaya çalışalım.

Bu sene, geçen seneden daha büyük sancılar yaşayacağımızı düşünüyorum. Yazının başında da dediğim gibi, 'esaslı' bir sistem değişikliği bu. Kağıt üzerinde değişen tek şey pota altı rotasyonu ve Melih, Kenan eklentisi gibi gözükse de işin rengi tamamen farklı. Penetre üzerinden sayı bulmaya çabalayan, bireysel güçlülüklerle ayakta kalmaya çalışan, savunma noktasında tek top vuruşta geçilen bir takımdı Fenerbahçe. Gerekirse, Bojan'ın on saniyeye yakın top kullanmaya çalışıp, beceremedikten sonra kaldırıp şut attığı ve bazı zamanlar bu şekilde maçın içinde kalan bir takım. Gerek bu maç, gerek geçen maçlarda bunu net bir şekilde gördük ki top gerektiği gibi dolaşıyor. Savunma çoğunlukla değişmeler üzerine kurulu. Bu yüzden de sene başında 'görece' ayağı hızlı adamlar alındı. Her ne kadar bu maçta çok büyük gedikler verse de yıllardır kanayan yaramız olan ikili oyun savunmasını çözebilecek bir pota altı hattı kuruldu.

Böyle düşünüldüğünde, ilk maçın Kiev deplasmanı olması iyi bir ayrıntıydı. O toprakların takımlarından her zaman çekinmişimdir. Grubun diğer takımlarına nazaran daha kaliteli bir bütçe, az çok belli bir sistem, belirli bir sertlik beklentisi ve kağıt üzerinde bizden daha düşük bir takım. İlk maç için gerekli bütün şartlar hazırdı. Ben yine de karakterimizi biraz daha erken göstereceğimizi düşünmüştüm.

Takımın -tabiri caizse- çok darbeli, ele kola vurmalı bir savunma yapacağını düşünmüyorum. Değişmeli, bol top kaybına zorlayan, sahayı iyi parselleyen bir takım bekliyorum. Bu maçın ilk üç periyotluk kısmı öyle olmadı. Oturtmaya çalıştığımız savunma zorlu ve önümüzde çok gidilecek yol var. Bunu kabul ediyorum ama maçın içerisindeki görüntüde, Kiev'in soktuğu garip şutların da katkısı var. Direnç gösterdiğimiz her an Kiev tarafından el üstü ya da bir iki adım geri atılarak sokulmuş bir şut geldi. Sinir bozucu bir durum olarak adlandırılabilir. Kendi adıma konuşmak gerekirse, üçüncü periyotta maçın gittiğini de düşündüm. İnsan beyni biraz kalıp bir yapı. Geçen sene gördüğümüz her nokta beni buraya yönlendirmiş olacak. Böyle darbelere karşı direnç gösterebilecek bir yapımız olmadığına şartlanmışım. İşin en olumlu tarafı da tam olarak burada başlıyor.

Fenerbahçe anahtarı çevirip, boşa atmadı. Rakip Kiev bile olsa, ufak kırılma noktalarının hepsinde ayakta kaldık. Her mola dönüşü bir tepki verdik. Benim şair ruhumun okşandığı dakikalarda Twitter'a yazdığım ''Hiçbir mola bu kadar etkili olamazdı. Keşke yalnız bunun için sevseydim seni'' temalı cümlemi söylettirecek molaya ise söylenecek fazla bir şey yok. Yine Twitter'dan okuduğum kadarıyla -net olarak duyamadım- Obradovic o molada, ''Nasıl yapacaksınız bilmiyorum ama daha fazla sayı yemenizi istemiyorum'' tadında bir şeyler söylemiş. Mor bir surat ve o ses tonunu düşününce bayağı sert bir cümle. Sonrası da malumunuz.

Çok çok büyük bir güç, çok büyük bir etki. Melih'in, Kenan'ın, Ömer'in, Ayberk'in, Metecan'ın üzerine bu kadar düşmesi harika. Basketbol zekası konusunda pek güven sahibi olmadığım Melih'in top sürüşünü kesip attığı şutlar, köşelerde boş kalması üzerine kurulu oyunlar sevinç kaynağı. Kenan'ın ilk Euroleague maçına ilk beş başlayabilmesi inanılmaz bir şey. Geçen sene benim adıma Euroleague'in en etkili pivotlarından biri olan ve yazı berbat geçirmiş Zoric'in gözle görülür iyileşmeleri sevindirici. Koçun Vidmar üzerindeki karar değişiminin nedeni ortada. Bo inanılmaz bir istekle oynuyor. Biraz daha fazla şut kullandığını görmek istiyorum ama son periyot koyduğu yürek sevindiriciydi. Emir tekrar, ''o sene, bu sene'' tadında başladı. Bu konuya ayrıca bir yazı yazabilirim. Bunların yanına bir sürü şey daha sıralayabilirim. Konu basketbol olunca, fazla kişiselliğe bulaşmayı sevmiyorum.

Genel olarak durum budur. Euroleague ve değişen formatından nefret etsem bile, bu sene için işimize yaradığını söyleyebilirim. Gruptan çıkmanın yeterli olacağı bu düzende, ilk ayların takım olabilmek için harika bir fırsat olduğu ortada. Bizim hazırlık dönemimiz daha yeni başlıyor. Gidilecek çok uzun bir yol var ve başımızda Zeljko Obradovic var.

Bu arada, ''Zeljko'' o topraklarda ''Muradına ermek'' anlamına geliyormuş. Güzel bir mucize.

6 yorum:

Adsız dedi ki...

Eren Bey, yazınızı büyük bir keyifle okudum. Bu sene, Melih Mahmutoğlu'lu Fenerbahçe Ülker, Euroleague şampiyonluğunun en büyük favorisi diyebilir miyiz?

Eren dedi ki...

adsız bey, gerçekten güzel bir mizahınız var. sizi daha yakından tanımak isterim.

Adsız dedi ki...

http://www.youtube.com/watch?v=SymcEAeYGOw

Marco dedi ki...

Şu adsız salağı takmayın.

Gerçekten güzel bir yazı olmuş elinize sağlık.
Melih, Obradovic ile farklı bir oyuncuya büründü resmen. Aynı şekilde Emir Preldzic'te öyle. Daha bu takıma girmemiş Ömer kaptan, Oğuz Savaş ve İlkan Karaman var. Yerlide buna rağmen sıkıntı çekmiyoruz. Eksiklerimizde döndüğünde ligin açık ara en geniş kadrosu olacağız.

Adsız dedi ki...

Sağlıklı bir Ömer Kaptan bu senenin en iyi transferi olmaz mı Eren Bey? Ayrıca gerek müthiş iş ahlakı, gerek benchten getirdiği MÜTHİŞ ENERJİYLE İlkan Karaman Kleiza'yla süreleri paylaşır. Bjelica 3 numaraya, hatta bazen "12 numara'ya" kayabilir. ehe ehe. Camiadaki bazı abilerimizden duyduğumuza göre Oğuz Savaş biraz daha kilo vererek tamamen fit olmuş. Basketbol oynaması için hiçbir sebebi kalmadı artık kendisinin. iyi akşamlar, kaleminize sağlık.

Eren dedi ki...

marco,

arkadaşlarım hepsi. problem yok. ömer ve ilkan'ın verecekleri konusunda şüphelerim var ama oğuz bu sistemde bir şeyler yapabilir. geniş kadro konusunda katılıyorum ama 1,2 konusunda ve bazen 5 için sıkıntı yaşayabiliriz. bakalım..

adsız,

ya aslında göksenin o şutları soksa ve arroyo perdeden çıkınca jawai'yi bir görse olay bitecek. siz bayağı hazırsınız.