8 Aralık 2009 Salı

Spekülatif Tarih #9


Hep savaşlardan gidecek değiliz ya bu seferde bir mimari eser ustası olan ve hayatı boyunca 500'den fazla eser veren Mimar Sinan'ın yaptıklarına bakalım.

Hani Avrupa'da Rönesans hareketleri vardır. "Yeniden doğuş" anlamına gelen rönesans döneminde Avrupa'nın kiliseye karşı ufku açılmış, aynı zamanda bu dönem skolastik düşünceye karşı pozitivzmi doğurmuş ve İslam dünyasının (yani Osmanlının) her konuda Dünya'ya öncülük yaptığı dünyada şartları değiştirmiştir. Kilisenin "bakın denizlere çıkmayın, bir süre gittikten sonra boşluğa düşersiniz" gibi "size para karşılığında Cennet'ten toprak satayım" gibi sığ ötesi düşünceler karşısında halkı uyandırma çabası Osmanlı'yı bir çok alanda yaralasa da takdire değer kesinlikle. Ne alaka diyenleri duyar gibiyim. Anlatayım... İşte bu dönem Avrupa'da daha sanatçılar yetişmiştir. Mikelangelo, Leonardo da Vinci, Thomas More, Cervantes, Erasmus gibi hepimizin ismine aşina olduğu kişilerin başını çektiği bu topluluk herkes tarafından saygı görülmüştür. Türkiye'de de şu an bile bu durum böyledir. Herkes "Aa Leonardo da Vinci harika adam yaaa" diye düşünürken çok azımız "Mimar Sinan'da ne adammış be abi" dememiştir. Belki Mimar Sinan'ın yaptıklarının yeterince bilinmemesinden, belki de her alanda olduğu üzere Avrupa hayranlığımızdan, bilemiyorum.

Mimar Sinan'ın aslında bu kadar rahat çalışmısında Kanuni'nin payı çok büyüktür. Hürrem Sultan Kanuni'yi parmağında oynatma işleminin henüz başındayken ve koskoca sultanı savaştan soğuttuktan sonra Kanuni şehri imarlaştırma yoluna gitmiş ve bu konudaki en büyük yardımcılarından biri ise hiç şüphesiz Mimar Sinan olmuştur. Mimar Sinan denilen belki de dünyanın gelmiş geçmiş en büyük mimarlarından olan bu yüce zât "çıraklık eserim" dediği Şehzade Camii (foto 1), Avrupa'daki en büyük mimarların çıraklık eserlerini her türlü geçmektedir. Adı da Kanuni'nin belki de Osmanlı'nın en büyük padişahlarından biri olacakken öldürülen oğlu Şehzade Mustafa adına yapılmıştır. Kanuni'nin, Hafize Sultan'ın, Hürrem Sultan'ın, Şehzade Mustafa'nın, Mustafa'nın ölümünden sonra tahta geçen Sarı Selim'in, vezir-i azam İbrahim'in ve Gülbahar'ın hikayesini aynı yazıda, Spekülatif Tarih #10'da yazmayı düşünüyorum, tabii bu konuyla ilgili okuduğum kitap bitince.


Her neyse... Mimar Sinan'dan devam edelim. Kalfalık eserim olarak tabir ettiği Süleymaniye Camii'nin (foto 2) muhteşemliği bir yana asıl bahsetmek istediğim ustalık eseri yani Selimiye camiidir. Kanuni'nin Hürrem Sultan'dan olan oğlu (ipucu!) II. Selim için yapılan bu camiide inanılmaz ayrıntılar vardır. Ancak bundan önce sizlerle Mimar Sinan'ın nasıl büyük bir şahsiyet olduğunu tekrar anlatabilmek için bir şey daha paylaşmak istiyorum. Süleymaniye Camii'nin yapımından sonra Kanuni'nin kulağına "Mimar Sinan'ın camiide nargile içtiği" haberi gelir. Hemen olay yerine giden Kanuni Mimar Sinan'ı hakikaten nargile fokurdatırken bulur. Bu olayı gördükten sonra küplere binen Kanuni, Mimar Sinan'a "dinsiz, kafir" dahil olmak üzere bir sürü şey söyler. Ancak Sinan'ın verdiği cevap ders niteliğindedir: "Padişahım evet nargile var ama sadece akustiği kontrol etmek için fokurdatıyorum, içinde tütün yok" demiş ve hakikaten bakıldığında "Yüce" Sinan'ın camiinin ortasına nargile koyup sadece fokurdattığı görülmüştür.

Ancak bence asıl etkileyici olan hikaye Selimiye camiinin (foto 3) yapımından sonra ortaya çıkar. Malum o dönemler, elektrik falan yok sadece kandil var ve camiiyi aydınlatan da kandillerdir. Ancak malum kandiller is yapar ve görüntüyü bozar... İşte Mimar Sinan bu soruna öyle bir çözüm bulmuştur ki... Mumların yaptığı isi borularla bir odaya taşır, bu odaya da bir damıtma sistemi kurar. Ardından da damıtılan mürekkep ile camii'nin bütün çinilerini boyar. Ama bizim için Mimar Sinan hala "geçmiş dönemde yaşayan iyi bir mimardır." Aslında bilmiyoruz ki Mimar Sinan dönemin en büyük mimarıdır. Yazı dizisinin 10.sunda görüşmek dileğiyle. Son olarak;


Bu eser Mimar Sinan tarafından 80 yaşında yapılmıştır. Sağlıcakla...

Hiç yorum yok: